Uluslararası Para Fonu (IMF), “2025 Yılı Bahar Dönemi Global Ekonomik Görünüm Raporu”nu yayımladı.
MF, Türkiye’nin GSYH büyüme hızının bu yıl %2,7’ye gerilemesini ve para politikasındaki son dönüşümler nedeniyle 2026 yılında %3,2’ye çıkması öngörüyor.
Raporda Türkiye için büyümenin bu yıl %2,7 olacağı belirtildi. IMF, 2024 yılının Ekim ayında yayımladığı Global Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye için aynı tahminde bulunurken, 2025 yılı Ocak ayında yayımladığı ara raporda tahminini %2,6’ya güncellemişti.
IMF, 2024 yılı için ortalama tüketici fiyatları beklentisini %33,0’ten %35,9’a çıkarırken, 2026 yılı için beklentisini %22,8 olarak belirledi.
2025 yılı için cari işlemler dengesinin GSYH’ye oranını -%2,1’den -%1,2’ye revize eden IMF, 2026 yılında da yine -%1,2 oranı öngörüyor.
İşsizlik için bu yılki tahmin %9,9’dan %9,4’e çekilirken, gelecek yıl daha da aşağı gelinerek %9,2 olacağı belirtildi.
IMF küresel büyüme için 2025 ve 2026 büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etti
IMF, ABD’nin açıkladığı bir dizi yeni tarife önlemi ve ticaret ortaklarının bunlara karşı açıkladıkları karşı önlemlerin, Ocak 2025 Dünya Ekonomik Görünüm (WEO) güncellemesinde ortaya konan öngörüleri değiştirdiğini bildirdi.
“Önceki yıllarda yaşanan benzeri görülmemiş bir dizi şokun ardından, küresel büyüme 2024 yılına kadar istikrarlı ancak zayıf seyretmişti ve Ocak 2025 Dünya Ekonomik Görünüm (WEO) Güncellemesinde de bu şekilde devam edeceği öngörülmüştü. Ancak, dünyanın dört bir yanındaki hükümetler politika önceliklerini yeniden sıraladıkça manzara değişti” diye IMF, Ocak 2025 WEO Güncellemesinin yayınlanmasından bu yana, ABD tarafından açıklanan bir dizi yeni tarife önleminin ve ticaret ortakları tarafından duyurulan karşı önlemlerin etkili tarife oranlarını bir yüzyılda görülmemiş seviyelere getirdiğini vurguladı.
“Bu tek başına büyüme için büyük bir olumsuz şoktur. Bu önlemlerin öngörülemezliği de ekonomik faaliyet ve görünüm üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir ve aynı zamanda içsel olarak tutarlı ve zamanında bir dizi projeksiyona temel teşkil edecek varsayımlarda bulunmayı normalden daha zor hale getirmektedir” değerlendirmesini yapan IMF, ocak ayı güncellemesinde yüzde 3,3 olarak ortaya koyduğu 2025 ve 2026 büyüme tahminlerini yüzde 2,8 ve yüzde 3,0 olarak revize etti.
Gelişmiş ekonomilerdeki büyümenin 2025 yılında yüzde 1,4 olacağı öngörün IMF, ABD’de büyümenin, artan politika belirsizliğe, ticari gerilimlere ve zayıflayan talep ivmesine bağlı olarak nedeniyle Ocak 2025 WEO Güncellemesindeki yüzde 2,7’lik projeksiyona göre 0,9 puan daha düşük olan yüzde 1,8’e gerilemesinin beklendiğini vurguladı. 2026 büyüme tahminini yüzde 2,1’den 1,7’ye düşürdü.
Euro Bölgesi’nde büyümenin 2025 yılında yüzde 1,0’dan yüzde 0,8’e yavaşlamasını bekleyen IMF, 2026 için büyüme tahminini de 1,4’ten 1,2’ye indirdi.
Yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerde büyümeye yönelik tahminlerini sırasıya 0,5 ve 0,4 puan aşağı yönlü revize eden IMF 2025’te yüzde 3,7’ye ve 2026’da yüzde 3,9 büyüme öngördü.
IMF, Çin ekonomisi için 2025 ve 2026 büyüme tahminlerini sırasıyla 0,6 ve 0,5 puan düşürerek yüzde 4,0’a çekti. Rusya için 2025 büyüme tahminini yüzde 1,4’ten 1,5’e çıkardı.
Küresel manşet enflasyonun ocak ayında beklenenden biraz daha yavaş bir hızda düşerek 2025 yılında yüzde 4,3’e ve 2026 yılında yüzde 3,6’ya ulaşması bekleyen IMF, 2025 yılı tahminlerinde gelişmiş ekonomiler için önemli yukarı yönlü revizyonlar ve yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomiler için hafif aşağı yönlü revizyonlar yaptı.
IMF yayınladığı raporda şu değerlendirmeleri yaptı:
“Görünümde aşağı yönlü risklerin yoğunlaşması hakimdir. Ticaret savaşının tırmanması ve ticaret politikası belirsizliğinin daha da artması, yakın ve uzun vadeli büyümeyi daha da azaltabilirken, aşınan politika tamponları gelecekteki şoklara karşı dayanıklılığı zayıflatabilir. Farklı ve hızla değişen politika duruşları veya bozulan duyarlılık, 2 Nisan’da ABD’nin kapsamlı gümrük tarifelerinin açıklanmasından sonra gerçekleşenin ötesinde varlıkların yeniden fiyatlandırılmasını ve özellikle halihazırda borç sıkıntısı çeken ekonomiler için döviz kurlarında ve sermaye akışlarında keskin ayarlamaları tetikleyebilir. Uluslararası para sistemine zarar vermek de dahil olmak üzere daha geniş çaplı finansal istikrarsızlık ortaya çıkabilir. Demografik değişimler ve daralan yabancı işgücü potansiyel büyümeyi sınırlayabilir ve mali sürdürülebilirliği tehdit edebilir. Yakın zamanda yaşanan hayat pahalılığı krizinin kalıcı etkileri, tükenen politika alanı ve sönük orta vadeli büyüme beklentileriyle birleştiğinde sosyal huzursuzluğu yeniden alevlendirebilir. Birçok büyük yükselen piyasa ekonomisinin gösterdiği dayanıklılık yüksek borç seviyelerine hizmet etmenin elverişsiz küresel finansal koşullarda daha zor hale gelmesiyle test edilebilir.
Daha sınırlı uluslararası kalkınma yardımı, düşük gelirli ülkeler üzerindeki baskıyı artırarak bu ülkeleri daha derin borç batağına itebilir ya da büyüme ve yaşam standartları üzerinde ani sonuçlar doğuracak önemli mali ayarlamalar gerektirebilir. Öte yandan, mevcut tarife oranlarının düşürülmesi ve ticaret politikalarında netlik ve istikrar sağlayan yeni anlaşmalar küresel ekonomiyi canlandırabilir.
Önümüzdeki yol netlik ve koordinasyon gerektirmektedir. Ülkeler istikrarlı ve öngörülebilir bir ticaret ortamını teşvik etmek, borçların yeniden yapılandırılmasını kolaylaştırmak ve ortak zorlukları ele almak için yapıcı bir şekilde çalışmalıdır. Aynı zamanda, iç politika ve yapısal dengesizlikleri ele almalı ve böylece kendi iç ekonomik istikrarlarını sağlamalıdırlar. Bu, büyüme-enflasyon dengesinin yeniden kurulmasına, tamponların yeniden oluşturulmasına, orta vadeli büyüme beklentilerinin yeniden canlandırılmasına ve küresel dengesizliklerin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Merkez bankaları için öncelik, görevlerini yerine getirmek ve daha da zor ödünleşimlerin olduğu bir ortamda fiyat ve finansal istikrarı sağlamak için para politikası duruşlarında ince ayar yapmaya devam etmektedir. Yıkıcı döviz oynaklığının azaltılması, IMF’nin Entegre Politika Çerçevesi’nde belirtildiği gibi hedefe yönelik müdahaleler gerektirebilir.
Makro ihtiyati araçlar, kırılganlıkların artmasını engellemek ve stres durumlarında destek sağlamak için gerektiğinde devreye sokulmalıdır. Ulusal ve ekonomik güvenliğin sağlanması için kritik harcama ihtiyaçları karşılanırken mali alanın yeniden tesis edilmesi ve kamu borcunun sürdürülebilir bir patikaya oturtulması önemli bir öncelik olmaya devam etmektedir.
Bunun için inandırıcı orta vadeli mali konsolidasyon planları gerekmektedir. İşgücü, ürün ve finans piyasalarındaki yapısal reformlar, borcu azaltma ve ülkeler arası eşitsizlikleri daraltma çabalarını tamamlayacaktır. Ülkelerin yaş yapıları, orta vadeli büyüme ve dış dengesizlikler açısından önemli sonuçlar doğuracak şekilde farklı oranlarda gelişmektedir. Buna ek olarak, hedef ülkelerdeki göç politikası değişiklikleri, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomileri orantısız bir şekilde etkileyen büyük yayılma etkilerine sahiptir”